Günümüzde uluslararası ilişkilerdeki dinamikler, bir ülkenin güvenlik sistemleri ve stratejileri üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Özellikle Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler, bu bölgedeki ülkelerin savunma mekanizmalarını yeniden gözden geçirmesine neden olmaktadır. Son dönemde, İsrail'in füze savunma sistemi, özellikle ABD'nin desteği olmadan büyük bir zayıflama sürecine girmiş durumda. Bu durum, hem ülkenin askeri güvenliğini tehdit eden bir durum hem de bölgedeki dengeleri sarsma potansiyeli taşıyor.
İsrail, son iki on yılda gerçekleştirdiği savunma projeleri ile dünya çapında dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Iron Dome (Demir Kubbe) gibi sistemleri, İsrail'in füze saldırılarına karşı koruma sağlamak için geliştirilmişti. Ancak, bu başarının arkasında yatan en büyük faktör, ABD'den alınan politik ve ekonomik destekti. 2023 yılına gelindiğinde, bu destek azalmaya başladı ve bu durum, İsrail'in savunma kapasitelerini sorgulamaya neden oldu.
ABD'nin İsrail'e sağladığı finansal yardımlar, sadece askeri teçhizatı değil, aynı zamanda stratejik istihbarat paylaşımını da kapsıyordu. Ancak, Biden yönetiminin Orta Doğu politikalarında yaşanan belirsizlikler, bu desteğin sürdürülüp sürdürülemeyeceğini sorgulatıyor. Son 10 gün içinde bu belirsizliklerin nasıl bir etkide bulunacağı, hem İsrail'in güvenliği hem de genel Orta Doğu dengeleri açısından kritik bir öneme sahip.
Gelecek günlerde, ABD'nin sağladığı askeri malzemelerin ve istihbaratın eksik kalmasının yaratacağı riskler, İsrail için yeni bir tehdit oluşturacak. Özellikle, İran, Hizbullah ve diğer düşmanca unsurların, İsrail'in ne denli zayıfladığını tespit etmesi durumunda, saldırı planlarını hızlandırma olasılıkları artıyor. Bu bağlamda, İsrail hükümeti, rakiplerine karşı daha proaktif ve yenilikçi savunma stratejileri geliştirmek zorunda kalacak.
Son 10 gün, İsrail için sadece düşmanlara karşı değil, aynı zamanda kendi iç dinamiklerinde de bir dönüm noktası olma potansiyeli taşımaktadır. Güvenlik güçlerinin ve hükümetin, uluslararası sıçrama tahtası olarak gördükleri ABD ile olan ilişkilerini güçlendirmek için yeni politikalar üretmeleri gerekecek. Fakat, tüm bunlar hayata geçmeden önce, İsrail'in Asya'da giderek artan bir tehdit olan Çin'in Orta Doğu'daki etkisi karşısında nasıl bir tutum sergileyeceği de merak konusu.
Sonuç olarak, İsrail'in füze kalkanının zayıflaması, sadece askeri bir sorun değil, aynı zamanda politik ve sosyal bir dönüşüm ihtiyacını da beraberinde getiriyor. İsrail, ABD'siz geçireceği bu son 10 günde, militarizmin yanı sıra diplomasiye de ağırlık vermek zorunda kalacak. Uluslararası yeni dinamiklerin etrafında kendine bir yer edinmek, aynı zamanda bölgedeki diğer devletlerle ilişkilerini yeniden tanımlamak zorunda kalacak.
Orta Doğu'nun karmaşık jeopolitiği içinde, bu süreci başarıyla tamamlayabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak, gün geçtikçe artan tehditler karşısında, İsrail'in elindeki kartların değerinin düştüğü bir gerçek. ABD'nin tarihi yardımının ve siyasi desteğinin kaybolması, bölgedeki güç dengesini sarsarak, yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.